Anadoluda Yedi Kilise Turu

Fırat ve Dicle nehirleri arasında Mezopotamya bölgesinde, tarih boyunca pek çok medeniyet yerleşmiştir. Bir dağın tepesinde kurulmuş olan Mardin, Yukarı Mezopotamya’nın en eski şehirlerinden biridir. M.Ö.4500′ den başlayarak Arami Süryani Arami/Süryani Subari, Sümer, Akad, Babil, Mitanniler, Asur, Pers, Bizans, Araplar, Selçuklu, Artuklu, Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Şehrin kesme taş işçiliğiyle yapılan evleri dikkat çekmektedir. Süryani ve Ermeni mimarisinin tipik örnekleri olan bu evler ve İslam mimarisinin oluşturduğu cami ve medreselerle Mardinin açık hava müzesi görünümü tamamlanmaktadır.

TUR PROGRAMI

1.Gün DİYARBAKIR – MARDİN

Tura katılan dostlarımızla saat 09:30’da Diyarbakır Havalimanında buluşacak ve Mardin’e doğru yola çıkmadan önce meşhur Hasanpaşa Hanı‘nda bir kahvaltı molası vereceğiz (extra), ardından Anadolunun bilinen en eski camiilerinden biri olan Ulu Cami‘yi gezeceğiz. Diyarbakır – Mardin yolculuğumuz yaklaşık 1 saat sürecek. Öğle saatlerinde kadim Mardin’e giriş yapacak ve kendimizi bambaşka bir dünyanın içerisinde bulacağız. Burası masal kent, kadim Mardin. Abbara’lar arasında dolaşanlar, cami bahçelerinde namaz saatini bekleyen yaşlılar, sokak satıcıları, dellallar hepsi Mardin’e ayrı bir hava katıyor. 1. caddede aracımızdan ayrılarak 569 yılında yapılmış olan Kırklar Kilisesi‘ni gezeceğiz. Kısa bir yürüyüş ardından Cumhuriyet meydanında bulunan Mardin Müzesi görülecek ve Ulucami‘ye kadar yürümeye devam edeceğiz. Bu esnada cadde üzerinde görüp fotoğraflayabileceğiniz bir çok yer var ( Keldani kilisesi, Latifiye Camii, Şahkulubey Konağı gibi )

Bugünün sonuna doğru, Zinciriye ve Şehidiye Medreseleri ve mimarbaşı Lole’nin eserlerinden biri olan PTT binasını gördükten sonra,akşam üzeri Kasımiye Medresesinden güneşin Mezopotamya ovasına batışını izleyecek ve otelimize giriş yapmadan önce Marangozlar kahvesinde kısa bir mola vereceğiz,burada kakuleli mırranın tadına bakabilir veya esnafla keyifli bir sohbet yapabilirsiniz. Akşam yemeği ve konaklama otelde.

Fırat ve Dicle nehirleri arasında Mezopotamya bölgesinde, tarih boyunca pek çok medeniyet yerleşmiştir. Bir dağın tepesinde kurulmuş olan Mardin, Yukarı Mezopotamya’nın en eski şehirlerinden biridir. M.Ö.4500′ den başlayarak Arami Süryani Arami/Süryani Subari, Sümer, Akad, Babil, Mitanniler, Asur, Pers, Bizans, Araplar, Selçuklu, Artuklu, Osmanlı hakimiyetine girmiştir.

2.Gün MARDİN – Deyrulzafaran- Dara – Midyat – Hah – MARDİN

Otelde yapacağımız kahvaltının ardından rotamızı Mezopotamyanın Efes’i Dara antik kentine çevireceğiz. Yol üzerinde Deyrulzafaran Manastırınız gezeceğiz. Ahura Mazda inancına ev sahipliği yapan Dara’nın görülmesi ardından Midyat ve bölgenin Süryani köylerini görmek üzere yola çıkacağız. Midyat’da Mor Gabriel ve Mor Barsavmo Kiliselerini, bunlara ilaveten Ahatlı köyünde eski bir mecusi tapınağın üzerine inşa edilen Meryem ana manastırını gezecek, Midyat Telkariciler çarşısını gezecek, atölyelere misafir olacağız. Akşam saatlerinde otele dönüş yapacağız. Akşam yemeği ve konaklama otelde.

3.Gün MARDİN – Hasankeyf – DİYARBAKIR

Kahvaltı sonrasında konakladığımız otelden ayrılarak, bugünlerde Ilısu barajının tehditi altında varlığını sürdüren Türk-İslam medeniyetinin mirası Hasankeyf‘i göreceğiz. Burada vereceğimiz öğle yemeği molasından sonra Diyarbakır Havalimanına doğru yola koyuluyor, ve turumuzu sonlandırıyoruz.

Mardin turu Diyarbakır Havaalanında başlar ve Diyarbakır Havaalanında biter. Bu sebeple ana ulaşım tur fiyatına dahil değildir. Uçak biletinizi kendiniz düzenlemek isterseniz, yanda bu tura uygun uçuş alternatiflerini görebilirsiniz.

Cuma günü gidiş uçağı
TK 2602   İstanbul – Diyarbakır   07:15-09:05   veya
8Q 034    İstanbul – Diyarbakır   06:30-08:20

Pazar günü dönüş uçağı
TK 2607   Diyarbakır – İstanbul  19:15-21:15  veya
8Q 037    Diyarbakır – İstanbul  21:40-23:30

KONYA HAKKINDA

Masal Kent ; MARDİN

Şehrin kesme taş işçiliğiyle yapılan evleri dikkat çekmektedir. Süryani ve Ermeni mimarisinin tipik örnekleri olan bu evler ve İslam mimarisinin oluşturduğu cami ve medreselerle Mardinin açık hava müzesi görünümü tamamlanmaktadır.

Kente hakim bir tepede etkileyici Mardin Kalesi bulunur. Evliya Çelebi, yazdığı seyahatnamede kaleyi ve ele geçirilmesinin zorluğunu şöyle tarif eder: “ Hendeği olmayan kalenin etrafı cehennem çukurunu hatırlatan derinlikte tıraşlanıp parlatılmış kayalardır. Birçok mağaraları, karanlık pusu yerleri, on sene kuşatmaya yetecek su sarnıçları vardır. Yalçınlardan inen yağmurun bir damlası heba edilmeyip kaya yollarından sarnıçlarına gider ”

Güneş tapınağı üzerine inşa edilmiş bir manastır ; DEYRULZAFARAN

İsa’dan sonra 5. yüzyılda inşa edilen Deyrulzafaran Manastırı, muhteşem mimarisi yanında Süryani Kilisesi’nin önemli merkezlerinden biridir. 1932’ye kadar 640 yıl boyunca Süryani Ortodoks patriklerinin ikametgah yeriydi. Manastır, Mardin’in 4 kilometre doğusunda, şirin bir dağ yamacında, Mardin Ovasına hakim bir noktadadır. Üç kattan oluşan Manastır 5. yüzyıldan başlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline 18. yüzyılda kavuşmuştur. Farklı zamanlarda yapılan eklentilere rağmen Manastır’ın adeta tek bir zamanda inşa edildiği havasını vermesi, bu eklenti binaları yapan mimarların ne kadar maharetli olduklarını gösteriyor.

Manastır, Milattan önce Güneş Tapınağı, daha sonra da Romalılarca kale olarak kullanılan bir kompleks üzerine inşa edildi. Romalılar bölgeden çekilince Aziz Şleymun bazı azizlerin kemiklerini buraya getirterek kaleyi manastıra çevirdi. Bu nedenle Manastır, önceleri Mor Şleymun Manastırı olarak bilini- yordu. Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo’nun 793 yılından başlayarak büyük bir tadilat yapmasından sonra Ma-nastır onun adıyla, Mor Hananyo Manastırı olarak bilindi. 15. yüzyıldan sonra da Manastır’ın etrafında yetişen zafaran (safran) bitkisinden dolayı Manastır, Deyrul-zafaran (Safran Manastırı) adı ile anılmaya başlandı.

Kubbeleri, kemerli sütunları, ahşap el işlemeleri, iç ve dış mekanlardaki taş nakışları ile insanın ilgisini çeken Deyrulzafaran Manastırı, uzun tarihi boyunca Süryani Kilisesi’nin dini eğitim merkezlerinden biriydi. Bölgeye ilk matbaayı getiren kişi de yine bu Manastır’da patriklik yapan ve 1895’te vefat eden 4. Petrus’tur. 1874 yılında İngiltere’ye yaptığı bir ziyaret sırasında satın aldığı matbaayı 1876 yılında Manastır’a getirtti. Matbaada 1969 yılına kadar başta Süryanice olmak üzere Arapça, Osmanlıca ve Türkçe kitaplar ile 1953’e kadar Öz Hikmet adında aylık bir dergi basılıyordu. Manastır bugün de Süryani Kilisesi’nin önemli dini merkezlerinden biridir. Mardin Metropoliti’nin ikametgahı olan Deyrulzafaran Manastırı, dünyanın dört bir yanına dağılmış Süryaniler tarafından dua ve bereket almak için ziyaret edilir. Yine binlerce yerli ve yabancı turist, kısa veya uzun bir yol kat ederek Manastır’ı ziyaret etmektedirler.